Oruç, İslam öncesi dinlerde de var olan kadim bir ibadettir. Birçok dinî gelenekte, orucun bedensel arzuları zayıflatarak kişiyi manevi yönden güçlendireceğine ve bu manada istenen hedeflere ulaştıracağına inanılır.
DİNLERDE ORUÇ İBADETİ
Prof. Dr. Ali Osman KURT Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi
İslami İlimler Fakültesi
oruç, İslam öncesi dinlerde de var olan kadim bir iba- dettir. Birçok dinî gelenekte, orucun bedensel arzu-
ları zayıflatarak kişiyi manevi yönden güçlendireceğine ve bu manada istenen hedeflere ulaştıracağına inanılır. Dünya zevk- lerinden el etek çekme, tövbe, arınma, matem ve dua, orucun amaçlarından bazılarıdır. Oruç, en genel ifadesiyle belirli bir süre yeme içme ve cinsellikten uzak durma, belli gıdaları tü- ketmeme veya kimseyle konuşmama1 şeklinde tanımlanabil- diği gibi bazı din ve mezheplerde ağzı ve kulağı yalan ve kötü sözden korumak olarak da karşımıza çıkabilmektedir.
Oruç muayyen vakitlerde yapılan bir ibadettir ve bu vakit, dinî geleneklerin “kutsal zaman” algısıyla yakından ilgilidir. Bu maksatla ibadetlerde düzeni sağlamak için pek çok dinî takvim geliştirilmiştir. Kutsal zamanlar, doğrudan ilahi kaynaklı olabildi- ği gibi tabiat olaylarıyla, önemli tarihî hadiselerle ya da dinî şah- siyetlerin yaşamlarıyla bağlantılı olabilir. Örneğin Hinduizm’de ve Zerdüştlükte çoğunlukla tabiat olaylarıyla, Yahudilikte önem- li tarihsel hadiselerle ilişkilendirilirken, Hristiyanlıkta İsa’nın, Budizm’de Buda’nın yaşamıyla ilişkilidir. İslam’da ise ibadet
vakitlerinin yegâne belirleyicisi Allah ve bazı durumlarda Hz. Peygamber’dir.
Eski İran ve Uzak Doğu Dinlerinde Oruç
Eski İran dinlerinden Sâbiîlik ve Maniheizm’de, uzak doğu dinlerinden Hinduizm, Budizm ve Caynizm’de oruca veya oruca benzer ritüellere rastlanmaktadır. İran dini Zerdüştlükte ise bili- nen manasıyla bir oruç ibadeti yoktur. Zerdüştler gerçek orucu, düşünce, söz ve eylemlerde hataya düşmekten kaçınmak şeklin- de tanımlamaktadır.
Kimi İslam âlimlerince ehli kitaptan kabul edilen Sâbiîler, yılın bazı günlerinde et yemezler. Buna rağmen onlar orucu; elin, dilin ve benzeri organların günah ve kötülüklerden uzak tutulması şeklinde ahlaki anlamda değerlendirmektedir.
Maniheizm’de oruç temel ibadetlerden biridir. Din adam- ları ile halkın orucu farklıdır. Din adamları yılda toplam yüz gün oruç tutarken, halk senede otuz günlük oruçla mükelleftir. Dinin kurucusu Mani’nin acı çekerek öldürülmesi anısına da oruç tutmaktadırlar.
Hint dinlerinde gıdaların bedeni ve zihni etkilediği inancı hâkimdir ve beslenme düzeni ruhsal gelişim için hayati öne- me sahiptir. Bu minvalde oruç, beden ile ruh arasında ahenkli bir uyum sağlayarak dünyevi hazlardan kurtulup mutlak olanla
birleşmeye götürür. Hindu topluluklar arasında en yaygın oruç, her kasttan insanın dua ve dileklerinin gerçekleşmesi amacıy- la, on beş günden az olmamak üzere tuttukları adak orucudur. Hinduizm’de orucun süresi ve niteliği kişinin istek ve amacına bağlıdır. Oruç, birkaç saatten birkaç haftaya, hatta bir aya kadar sürebildiği gibi yemeksiz, sadece suyla veya sütle beslenmek şeklinde değişebilir. Hinduizm’de oruç, aynı zamanda kefaret vasıtalarından biridir. Kefarette bulunacak kişi ayın on beşinci gününde sadece on beş lokma yiyerek kefarete başlar. Her gün lokmalarını birer azaltarak ayın son gününde hiçbir şey yemez. Sonrasında dolunay oluncaya kadar lokmalarını birer artırarak ayın on beşinde kefaretini tamamlamış olur.
Caynizm’de oruç, genellikle manastırda yaşayan keşişleri ilgilendiren bir ibadettir. Keşişler, her on beş günlük sürede en az üç gün oruç tutarlar. Oruçlu oldukları dönemlerde yalnızca çok iyi süzülmüş buğday, pirinç ve susam suyu içerler. Orucun bedeni ve zihni temizlediğine inanan Caynistler, zihni ve duy- guları kontrol altına alabilmek için yeme isteğini ortadan kal- dırmak isterler. Dinin temel yasaklarından biri ihlal edildiğinde veya hata işlendiğinde oruç tutmak önemli görülür. Bu dinde ruh göçünü sona erdireceği inancıyla yemek yemeyi tamamen bırakarak ölüm orucuna (sallekhana) girilmesi de önemli bir uygulamadır. Caynistler, herhangi bir canlıya zarar vermemeyi
öğütleyen “ahimsa” ilkesine uyarak hayvansal gıda tüketmezler. Bu açıdan onlar vegandırlar.
Budist gelenekte ise züht ve riyazet hayatına büyük önem verilir. Buna karşın aşırıya kaçan her türlü zahitlik uygulaması da reddedilir. Dinin kurucusu Buda, altı yıl süren katı çileci bir hayat tecrübesinden sonra “orta yol” prensibini vazetmiştir. Gü- nümüzde manastırlarda yaşayan Budist keşişler haftalık, aylık ve yıllık özel ibadet günlerinde oruç tutmaktadır. Budizm’de oru- cun nihai amacı kişiyi nirvanaya ulaştırmaktır. Budistler, canlıla- rın öldürülmesini gerektirdiği için hiç et yemezler. Bu bakımdan onlar vejetaryendirler.
Yahudilikte Oruç
Yahudilikte nefsi alçaltma vasıtası görülen oruç, Tevrat’ta lafız olarak geçmez. Emir kipinde yer alan “Canınıza eziyet et- melisiniz.”deyiminin oruca işaret ettiği düşünülür. Yahudiler ilahi affa mazhar olma, bir belayı önleme veya sonlandırma, piş- manlık ve matem gibi değişik amaçlarla oruç tutarlar. Yahudi geleneğinde oruçlar, mahiyet, amaç ve bağlayıcılık açısından farklılık gösterir.
Oruca başlama yaşı kızlarda on iki, erkeklerde on üçtür. İlk dönemlerde isteğe bağlı olan oruç, sonradan düzenli ve
tekrarlanan bir ibadete dönüşmüştür. Bazı dinî gruplarda Tevrat okumak, oruç tutmaktan daha önemli görülür. Günümüzde oruç daha çok Hasidi Yahudiler, mistikler ve kabalistler arasında yay- gındır. Reformcu Yahudiler yalnızca Tevrat kaynaklı Yom Kipur orucunu kabul ederler.15
Yahudilikte Oruç Çeşitleri
Yahudilikte, günahlara kefaret olması veya geçmişin kötü günlerini yâd etme maksadıyla yılın farklı günlerinde toplam altı gün oruç tutulur. Bunlardan sadece biri Tevrat kaynaklıdır. Diğerleri sonradan hahamlarca ihdas edilmiştir. Yom Kipur ve 9 Av (Tişa Beav) orucu iki gün batımı arasında (24 saat) tutulduğu için büyük oruçlar, diğerleri güneşin doğuşu ile batışı arasında (12 saat) tutulduğu için küçük oruçlar şeklinde nitelendirilir.
Kefaret Günü (Yom Kipur) Orucu: Tevrat’ta tutulması emre- dilen tek oruçtur. Yahudi takviminin en önemli ve kutsal günü kabul edilen Tişri ayının onuncu günü tutulur. Hasta, çocuk ve yaşlı haricinde dinî sorumluluk çağına gelmiş bütün Yahudiler bu orucu tutmakla mükelleftir. Başlangıçta Kefaret Günü sade- ce hahamları ilgilendiren hükümleri ihtiva ederken, sonradan bireylerin bir yıllık kaderinin tayin edildiği gün olarak telakki edilmeye başlanmıştır. Bu orucu tutma İsrail halkına mensubi- yetin bir şartı sayılmıştır.
Halkın kefaret günü tuttuğu oruç, başlangıçta yalnızca yeme ve içme yasağıyla sınırlıyken, hahamlar tarafından bu oruca dört yasak daha getirilmiştir. Bunlar; yıkanmak, vücuda losyon veya krem sürmek, deri ayakkabı giymek ve cinsel münasebettir. Ke- faret Günü’nde uygulanan çalışma yasağı gibi bazı kısıtlamaların
oruç ibadetiyle doğrudan ilgisi yoktur. Çalışmak günün kutsal- lığına halel getirir, ancak orucu bozmaz.
Kefaret Günü’nde bilinçli ve kasıtlı olarak iri bir hurma bü- yüklüğünde bir şey yemek ya da tek yanağı dolduracak miktarda bir şey içmek dahi orucu bozar ve toplumdan atılma (karet) cezası gerektirir. Ancak Tevrat’ta, yeme içme yasağı dışındaki diğer dört oruç yasağını ihlal eden kişiye toplumdan atılma ce- zası öngörülmemiştir. Bunun sebebi, hem diğer dört yasağın hahamlarca konulmuş olmasından hem de “cana eziyet etmek” deyiminin özellikle yemekten ve içmekten uzak durma olarak anlaşılmasıdır. Hatta cana eziyet etme maksadıyla bedene vur- makla, yaralamakla veya başka türlü eziyet etmekle oruç emri yerine getirilmiş sayılmaz. Oruçta aslolan, bir şey yiyip içme- mektir.
İnanca göre Yahudi takviminin en kutsal günü kabul edi- len Kefaret Günü’nde, insanların önceki fiillerine göre bir yıllık kaderi mühürlenerek kesinleştirilir. Bu yüzden bu gün ve ön- cesindeki on günlük süreç, bir yıl boyunca işlenen günahların affedilmesi için son fırsattır. Bu günde bir yıl içerisinde işlenen hatalardan duyulan pişmanlık dile getirilerek bağışlanma dile- nir. Gelecek yıla yönelik verilen, ancak yerine getirilemeyecek yeminler için de tövbe edilir.
Yahudi takviminde yeni yılın ilk günü olarak kutlanan Roş Aşana (yılbaşı) bayramı ile Yom Kipur bayramı arasında kalan on günlük sürede yeni bir işe başlanılmaz ve düğün yapılmaz. Bu yaklaşım bize, toplumumuzda sıkça dile getirilen “İki bayram arasında nikâh olmaz.” sözünü hatırlatmaktadır. Bu sözün, asır- larca bir arada yaşadığımız Yahudi toplumundan Müslümanlara
geçmiş olması muhtemeldir. Zira İslam’da gerektiği durumlarda bayramlarda bile nikah kıyılabilir, düğün yapılabilir.
Diğer Oruçlar: Yahudiler, millî felaketlerin yıldönümlerinde başka toplu oruçlar da tutmaktadır. Bunlar; Kudüs’teki mabe- din yıkılması, Kudüs’ün Babilliler tarafından kuşatılması, Kudüs’ün düşman eline geçmesi, Yahudi önderi Gedalya’nın öldürülüşü ve Ester’in dindaşlarını kurtarmak için hayatını tehlikeye atması anısına tuttukları birer günlük oruçlardır.
Yom Kipur’dan sonra en yaygın oruç, “9 Av” orucudur ve Kudüs’teki mabedin yıkılması anısına tutulmaya başlanmıştır. Zaman içinde Yahudilerin tarih boyunca yaşadıkları tüm acı olayların yıldönümü olarak anıla gelmiştir. Yahudi takviminde Av ayının dokuzunda tutulan bu oruç ve devamındaki üç haf- talık yas günü günümüzde, Süleyman Mabedi’nin MÖ 586’da Babilliler, ardından MS 70’de Romalılar tarafından yıkılışının, Bar Kohba yenilgisinin, Orta Çağ’da Yahudilere uygulanan kat- liamların, Nazi Almanya’sındaki ölümlerin hatırlandığı ve ağıt yakıldığı günler hâline gelmiştir.
İsteğe Bağlı Oruçlar: Belli bir günle ilişkili olmadan dindarlık gereği tutulan oruçlardır. Kişisel bazı isteklerin Tanrı’ya niyazı, ulusal bir felaketi önlemek veya sonlandırmak, işlenen bir gü- nahın veya kusurun bağışlanmasını dilemek gibi birçok sebeple oruç tutulabilir. Adak, yağmur duası, bir ebeveynin ölüm yıl- dönümü, gelin ve damadın nikah merasimi öncesi, kötü bir rüya
sonrası, kuraklık ve afet durumları vesilesiyle tutulan oruçlar bu kapsamdadır. Kuralların daha esnek olduğu bu tür oruçlarda, tam veya kısmi perhiz uygulanır.
Bunlara ilave olarak Yahudilikte Tanrı’nın hoşnut olacağı bir oruç şeklinden de söz edilir. Makbul orucun sadece yemek ve içmekten uzak kalmak olmadığı, duaların kabul olması için yakınların gözetilmesi, yoksullara yardım edilmesi, açların doyu- rulması, çıplakların giydirilmesi, kötü sözlerden kaçınılması, ezi- lenlerin özgürleştirilmesi gibi davranışların gerekliliği üzerinde durulur. Ayrıca “Sesinizi yükseklere duyuramazsınız.” denilerek orucun gizli yapılması istenir.
"Diyanet İşleri Başkanlığı " Şifa Ayı Ramazan" kitabından alınmıştır."