Sevgi yoksa insan ruh ve cesettir
Hakkın divanında nefsi pes ettir
Muhabbeti yakıp yıkan hasettir
Nefsin defterini dürmemiz gerek
Her gün üzerimize doğan güneş aslında kendimizi değiştirmek için yeni bir umudun ilk ışıklarıdır. Yeter ki insan her doğan güneşe yeni bir umutla bakabilsin ve her sabah hayata taze bir başlangıç yapabilsin. İçerisi taze umutlarla ve taze sevgilerle dolu olan her gün, bizim yaşama sevincimizi artıracağı gibi sosyal hayatta da bizi başarılı kılacaktır. “İki günü birbirine eşit olan ziyandadır.” Buyurulmaktadır. Yeter ki biz bugünümüzü dünden üstün kılmasını bilelim.
Her zaman karanlık görülen ve şikayet edilen bir hayatın hiçbir şey kazandırmayacağı gibi insanın iç dünyasını da karartacağı muhakkaktır. Önemli olan hayatı olduğu gibi görebilmek ve kabul edebilmektir. Elbette ki kolayın yanında zoru da görmeliyiz ama bütün bu zorluklara da güçlü bir irade ile meydan okumasını da bilmeliyiz. Hedefe varmak için verilen her karar, aslında bizim için keskin bir kılıçtır. Yeter ki kılıçlarımızı çekmesini bilelim.
Sosyal hayatta ayakta kalmak ve dış dünya ile dostluk kurabilmek için önce kendi iç dünyamızda ve kendimizle dost olmalıyız. Zira elde edilmesi en zor dostluk, insanın kendi kendisiyle olan dostluğudur. Kendi iç dünyasında dost olamayan, kendisiyle barışık olmayan insanın başkalarıyla dost olması mümkün olmayacaktır. Dostluk içten dışa doğru başlayan uzun bir sevgi yolculuğudur.
İç alemimizi karartan ve yaşama sevincimizi söndüren duygulardan arınarak hayatımıza güzellikler penceresinden bakmasını bilmeliyiz. Mutlaka her kötünün yanında bir iyi, her çirkinin yanında bir güzel, her acının yanında bir tatlı vardır. Önemli olan sadece gözle görmek değil, bütün hücrelerimizi birer göz haline getirerek yaşadığımız hayattan lezzet alarak Allah (cc) ın lütfettiği nimetlerin tadına varabilmektir. Her yeni günde tazelenen sevgiler, heyecanlar yaşama sevincimizi artıracağı gibi sosyal hayatta başarımızı da artıracaktır. İçerisi sevgiyle doldurulamayan her gün, çöle serpilen tohumlardan farksız olacaktır. Sevgi tohumlarımızı çölleşen duygulara değil yeşeren umutla atmalıyız.
Sosyal hayatta önemli olan sevebilmektir. Yunus’un ifadesiyle yaratılanı yaradandan ötürü yani her şeyi Allah için sevebilmektir. Muhakkak ki, her insan kendi iç aleminde oluşturduğu bir dünyada yaşamaktadır. Yeter ki insan kendi iç dünyasını karartmasın ve hayattaki rolünü en güzel şekilde icra edebilsin. Baş rol alamadıkları için kırılan, incinen, küsen öğrencilere rejisör Karl Erbert’in söylediği şu söz çok anlamlıdır. “Yanılıyorsunuz arkadaşlar mühim olan hep baş role çıkmak değildir. Kendi rolünü benimsemek ve kabullenmek, küçük görmeden canla başla heyecanla çalışmaktır. Rolümüz tek kelime de olsa onu öyle muhteşem telaffuz etmeliyiz ki aradan yıllar geçse de etkisi kaybolmamalı devam etmelidir.”demektedir.
Çağımızın bilim adamlarından Martin Luther King’in şu anlamlı tespitini hiç unutmamalıyız. “Kuşlar gibi uçmayı balıklar gibi yüzmeyi öğrendik ama insanca yaşamayı öğrenemedik ve mutlu olamadık.”demektedir.
Mutluluğu, içerisinde sevgi olmayan saraylarda, dünyanın küçük oyuncaklarında aramak da yanlıştır. En acı olan, insanı mutsuz kılan şey, insanın kendi iç dünyasında mahpus kalmasıdır. Bu zindan kapısının tek anahtarı ise sadece ve sadece sevgidir.
En derin saygı ve sevgilerimle…
Hayırlı günler ali bey başarılar dilerim