KÖYDE ZAMAN
Köyde zaman tekindir, tekil olur. Ama tek düze olmaz...
Günlük yapılacak işler bellidir.
Ancak bu yeri sırası belli olan işler de bir akış heyecanı vardır. Sizin aile
kültürünüz, bakışınız, eğitiminiz bu akışa farklı renkler katar.
Sabah inekler sağılır, köy sığırına sürülür. Evin annesi bu işi yapar. Bu arada
sabah çayı ve kahvaltı hazırlanır evin annesi tarafından. Evin erkekleri kendince
işler yaparlar.
Erkeklerin işleri, mevsimine göredir. İlkbaharda toprağın uyanması ile birlikte çift
çubuk işleri yapılmaya başlanır.
Köyde işlerin en yoğun olduğu zamanlar yaz mevsimidir.
Yazın hasat zamanı, işlerin en kesafet kazandığı zamanlardır... Buğday hasadı
çiftçilerin dört gözle bekledikleri bolluk mevsiminin adı gibidir. Çünkü köylülerin maişet
temini büyük ölçüde buğday hasadına dayanır. Buğdaylar biçerdöverle biçilir. İhtiyaç
kadarı tohumluk yemlik v.s. ayrılır. Geriye kalanı satılır. Satışlar ilçede ki toprak
mahsulleri ofisine yapılır.
Köyde hayat doğaldır, natüreldir.
Ay ışığını, ayın on dördünü ancak köyde en doğal hali ile görürsünüz... Kameri
aya göre ayın en parlak hali, on dördüncü günüdür. Eğer harmanda yatıyorsanız o
gece elinizi uzattığınızda dokunacak kadar yakında, parlak, beyaz hali ile ay ışığını
seyredersiniz.
Hava açık ve hafifte rüzgârlı bir yaz günü ise yeryüzünü kaplayan ayın parlaklığı
sanki ruhunuza bir sükûnet, içinize de bir serinlik katar...
Ayın yeryüzüne yayılan parlaklık ve berraklığı, sanki ruhunuza yayılan bir aydınlık
oluşturur... Çünkü ay ışığı ile yeryüzüne yaydığı aydınlık arasında hiç bir engel
yoktur. En saf hali ile ay ışığını seyre dalarsınız.
Köyde tabiatın bütün olaylarını en saf, en otantik hali ile yaşarsınız... Sonbaharın
geldiğini hasat mevsiminin bitişi ile anlarsınız. Her taraf artık sararmaya başlar.
Ekinler biçilmiştir. Geriye kalan firezler koyun, sığır ve diğer hayvanlar için otlak alanı
olarak kullanılmaya başlanır...
Sonbaharda olgunlaşmayı bekleyen tek meyve ayvadır. Ayva, mevsimin de son
meyvesidir. Bütün meyve, sebze ve ürünler hasat edildikten sonra ayva, sonbaharı
haber vermek için bekleyen sarı meyvedir adeta. Eylül başından itibaren, ayvanın
olgunlaşma mevsimi başlar...
Eylül ortasından itibaren sobalar kurulmaya başlanır. Tabiatın serinlemesi ile eve
kurulan soba sanki yuvanın ne olduğunu ve sıcaklığını hatırlatır size. Evin annesi
sabah erkenden sığır sürmeye, inekleri sürmeye gitmeden önce evin sobasını yakar.
Çaydanlığı su doldurarak sobanın üzerine koyar ve gider. Çay suyu kaynamaya
başlamadan önce çıkardığı "cıs" sesi ile sizi uykunuzdan uyandırır. Yardımlaşarak
hazırlanan bir sabah kahvaltısı ile güne başlanır. Güne başlangıç ve kahvaltı
mevsimlere ve işlerin yoğunluk durumuna göre yer değiştirebilir...
Ekim ayı ekinlerin ekildiği aydır. Her köylünün en büyük geçim umudu olan
buğdayın yerinin özenerek hazırlandıktan sonra ekilmesi mevsim dönüşümünün en
büyük habercisidir. Ekim ortalarından itibaren başlayan yağışlar, köyün içinde
oluşturduğu çamurlar ile kendini hissettirmeye başlar. Kasım ayı on birinci aydır ve
pancarların, serbest söküm mevsiminin başlangıcını teşkil eder. O zamana kadar
karne ile belli bir kota oranın da sökülen pancarlar on birinci aydan itibaren serbestçe
sökülür, limitsiz olarak satılır...
Kış mevsimi köyde yemeklerden arabaşı ile karşılanır. Karın düşmesi, arabaşının
en kemalatlı kalabalık ve komşuluk ilişkileri ile yeneceği mevsimdir. Arabaşı bir
sosyal yemek türüdür. Asla tek başına, ailece yenecek bir yemek türü değildir.
Mutlaka arabaşı sofrasına davet edilmiş, ağırlanan bir kaç komşu olur...
Kış mevsimini bütün doğallığı ile yaşarsınız köyde. Tepelerden her sabah yavaş
yavaş doğuşunu izlediğiniz güneşin, açısı değişmiş ve feri azalmıştır kış mevsiminde.
Karın en kesif yağdığı ve yeni olduğu günler için evdeki atın kuyruk kılından
özenerek hazırladığınız kuş tuzağı ile serçe, güvercin avlarsınız. Avlanan bu serçe ve
güvercin etleri ile yapılan çiğ köfteler, uzun kış günlerinin en prestijli
yemeklerindendir.
Karın yeni yağdığında, gübre torbalarına saman doldurmak sureti ile hazırlanan
kızak aleti doyumsuz çocuksu kayak keyfinin yaşanmasına vesile oluşturur.
Köyde zaman uzundur.
Uzun kış gecelerinde, aile içinde muhtelif oyunlar oynanır. Beştaş, bil bakalım kim.
vs. oyunlarla aile içi zamanlar değerlendirilir. Bu oyunlarda zaman değerlendirildiği
gibi, köyde yaşayanların aile efradı da tekrar bir hafızalarda canlandırılır. Özellikle bil
bakalım kim oyununda; köyün hane halkları bir alegori olarak şifrelerle sorulur.
Böylelikle köyün tüm yaşayan fertleri, hafızalara kazınır. Mahallede ise ay gördüm,
sobe oyunları çocuklarla hem kaynaşmanızı, hem de hayata dair kuralları, öğrenme
davranışlarımızı geliştirir...
Belli başlı ailelerin evlerine akşam oturmalarına gidilir. İçilen sigaralar, sunulan
çaylar köy odalarının ve akşam oturmalarının en belli başlı ikramlarındandır...Adap,
edep, yaşayan kültür bu oturmalarda şekil bulur, hayat bulur...
Köyde zaman, dini ritüellerle ifade edilir...Sabah erken vaktini anlatmak için;
"imam ezan vakti yola çıktım", "yatsıleyin size gelirim", "ikindiden sonra babam
gelecek"vs...Din, toplumun ve zamanın tam merkezindedir...
Uzun kış geceleri, belli başlı köy odalarında Ahmediye okunarak, Hazreti Ali'nin
cenk hikayeleri dinlenerek değerlendirilir. Okunan bu hikayelerle yaşlı erkeklerin
gözlerinden sızan yaşlar, o gecenin manevi atmosferini pekiştirir.
Kış mevsiminin bitip baharın başlangıcını etrafta ıslak araziden çıkan buharların
yukarı doğru kalkışı ile anlarsınız. Ağaçların suyunun kışa doğru çekildiğini sadece
kitaplardan biliriz...Ağaçlara su yürüme mevsimini, baharın başlangıcı ile birlikte
tekrar herhangi bir kavak ağacının yanına durduğumuzda sesli olarak
dinleyebilirsiniz...Ağaçlara su yürümesi ve bu canlanma sanki ruhunuzda yeniden bir
uyanış hissi uyandırır...
Nisan ayında çıkan nevruz çiçekleri baharın en önemli müjdecisidir. Kırlardan
topladığımız bu nevruz çiçeklerini köyün nişanlı kızlarına götürerek küçük harçlıklar
alırız. Bu harçlıklar adeta bize hayatımızın ilk ayakta durma denemeleri gibi mutluluk
verir. Uçurtmalar uçurulur bahar mevsiminde. Uçurtmanın estetiği, zarafeti aile içi el
işçiliğinizin ve maharetinizin bir göstergesidir. Almancı çocuklarının getirdiği hazır
uçurtmalar ise statü sembolü gibidir...
Köyde erkek çocukların olmazsa olmaz eğlencelerinden biri de beşe on
keresteden kesilerek yapılan oyuncak traktörleridir. Ayakkabı lastiğinden yapılan
tekerlek, inşaat demirinden yapılan direksiyon ve çıkma bir tenekeden yapılan römork
ile doyumsuz bir çocukluk keyfi yaşanır. Araba tekerleğinden çıkma demir simit ve
inşaat demirinden sürme aparatı ile bir tel sürme oyuncağınız da varsa, çocuklar
içinde ayrıcalıklı bir yer kazandınız demektir. Okulunuz, öğrenciliğiniz, derslere ilginiz,
bazen de yakan toptaki sıra dışı başarınız sizi okulda, çevre de lider yapar. Kültür
hayatınızın temelleri ilkokulda atılır. Kültür edebiyat koluna seçilirsiniz. Kırmızı kadife
zemin üzerine beyaz bir bez ile K.E.K. yazan kolluk yaptırıp ta takarsanız
kolunuza arkadaşlarınız içinde daha güçlü bir rol almak için için bir materyaliniz daha
olmuş demektir.
Çocukluğumda haberleri dinleme merakımı özellikle belirtmeliyim. Dolayısıyla da
siyasete olan yakın ilgimi. İlk hatırladığım, radyodan kulağımda kalan haber Hindistan
Pakistan savaşı idi... 1973 yılındaki bu savaşı radyodan dinlerdim. Ancak Hindistan
ismini de tam telaffuz edemez "Hincistan" olarak söyleyebilirdim. Çocukluğumun bir
tatlı hatırası olarak, bu telaffuz hatam en taze haliyle hafızamdadır
Radyodan başka haber kaynağı olmayan köyde 5. sınıfta öğretmenim tarafından
bir soru soruldu. Soru: ‘’Amerika'nın başkenti neresi?’’ idi. Bu soruya sınıftaki tek
doğru cevabı vermenin ayrıcalığı zihnimde yaşayan çocukça çocukluk hatıralarından
bir başkasıdır.
Oyuncaklarınız, okulunuz, aileniz, hayalleriniz, çevreniz ve siz birlikte hayat
yolculuğuna başlarsınız artık.
Bu köy benim çocukluğumun köyüdür. Yozgat Yiğitler Köyüdür bu köy.
Kültürü ile yaşam biçimi ile hayat tarzı ile bir çok Anadolu köyünden bir farkı yoktur
benim köyümün. 1970'li yılların başlarını anlatan bir köy zamanıdır bu anlattıklarım.
Benim çocukluğumun köyde zamanıdır burada yazıya dökülenler.