KÖYÜMÜN PINARLARI
Kur'an-ı Kerimde "hayır üzerinde yarışın" ayeti en çok pınarlar üzerinde gerçekleştirmiştir. İnsanın öldükten sonra da sevap defterini açık tutan, sevap yazılmasını sürekli kılan önemli bir hayır işidir pınar. Sadaka-i cariyedir. "Sahibil hayrat" olunur pınarla. Bunun idrakinde olan insanlarımız imkan elde ettiğinde onu pınar yaparak değerlendirmiştir. Anadolu'nun her köşesinde pınara rastlarsınız. Anadolu, pınarların coğrafyasıdır aynı zamanda. Bir pınar medeniyetidir Anadolu.
Bir yudum suyun bile para ile alındığı günümüzde, köyümdeki pınarları düşünüyorum. Acaba pınarların, insanlarımızın karakter dünyasına etkisi var mıdır diye. Anadolu insanının her kıtaya yetişen yardım severliği, paylaşım duygusu ile pınarlarımız arasında bağ kuruyorum. Bir kelle soğanı bile bölüşen Anadolu insanının karakterinde pınarların izi yok mudur sizce.
Pınarlarda Allahın Kerim isminin cilvesi görünürdü. Geleni, kırk yıllık beklenen misafir gibi karşılar, gidenin arkasından 'yine gel' der gibi uğurlardı. Etrafına bereket dağıtırdı. Kimseyi minnet altına sokmazdı. Kurak yaz mevsimlerinde pınarın etrafı bir türbe ziyareti sıklığında olur, suyundan kana kana içen oradan hemen ayrılmak istemez, etrafında vakit geçirirdi. Uğrak yeriydi. Su şebekesinin henüz kurulmadığı yıllarda pınarla ev arası "su yolu" idi. İnsanlar burada karşılaşırlardı. Ayaküstü sohbetler yapılırdı pınar başlarında.
Tek rengin sarıya döndüğü mevsimde, bozkırdaki pınarların ayağı yeşil bir çizgi halinde uzar, kavak ve söğüt ağaçları boy verirdi. Pınar hakkında konuşulurken, başından, ayağından, gövdesinden söz edilir, adeta bir insana benzetilirdi. Gövdesi, önünde beton tekneleri, olukları, oluklardan tekneye şırıl şırıl akan su, akıntı yönünde dizilmiş sıra halindeki ağaçları ile sesli bir anıt gibi dururdu.
Kaynağı eşilerek çıkarılan su, henüz pınar yapılmamış, oluktan akıtılmamışsa onun adı "eşme"ydi. Eşme bir su birikintisiydi. Diz ve eller üstünde eğilerek içilirdi eşmeden. Eşmeler çok geçmeden bir hayırseverin çabasıyla pınar haline getirilirdi.
Köydeki evimize en yakın pınar "Haylamaz"dı. O en samimi dost gibi adından söz ettirirdi. Bir bardak su gibi yakındı hepimize. Her susadığımızda ona koşarak gider, avuç dolusu içerdik suyundan.
Büyükpınar köyümüzün merkezi değil sanki dünyanın da merkezi gibiydi. Köye hayat verirdi. Köy meydanının ortasındaydı. Köyün tarihi, Büyük pınarın çevresinde yazılırdı. İçme suları helkelerle buradan taşınırdı evlere. Hemen yanında bulunan yunaklık, köyün çamaşır yıkama yeriydi. Yunaklık içine ve etrafına büyük kazanlar kurulur, elbiseler Büyük Pınar'ın suyu ile yıkanırdı. Çamaşır yıkama toplu olarak tören edasında, imece usulü içinde yapılırdı. Bayramlar yaklaşırken yunaklık kalabalıklaşır, bayrama hazırlık yunaklıkta başlardı. Büyük pınarın tekneleri güz mevsiminde değirmene gidecek buğdayların yıkanma yeriydi. Her mevsim Büyük pınar görevdeydi. Köyümüzde suyun sorumluluğu, onun üzerindeydi.
Büklüce ile Dikir oluğu köyden yazıya giden köylülerin ve hayvan sürülerinin geçiş yolunda idi. Kartalpınarı ormanlık bölgenin ortasında en çok, hayvanların uğrak yeriydi. Pınar başları toplanma yeriydi. Pınarların başından ayrılmak istenmezdi. En zevkli oyunlar pınar etrafında kurulur, zamanın nasıl geçtiği anlaşılmazdı.
Hampınar, Hacpınar ve diğerleri uzaklarda bekler ne zaman gidilse sizi dört gözle bekler halde bulurdunuz. Yazının pınarları ise Demirci pınarı ve Kerim pınarı idi. Kavaklı henüz eşme idi. Pınarlara, her arazi köşesinde rastlanır, sayılmakla bitmezdi.
Ne zaman yolunuz bir pınara uğrasa cömert bir ev sahibi gibi karşılardı sizi. Oluğundan cömertçe ikram eder mutlu bir şekilde uğurlardı. Pınarlar yol kenarına kurulur herkesin kolayca ulaşması sağlanırdı. Hemen her mevkide pınara rastlanırdı. Çoğu isimsizdi. Pınar yaptırmak sevapların en yücesi olarak bilinir, elinde avucunda olan, hayır işlemek isteyen ilk olarak pınar yaptırmayı düşünürdü. Sahibil hayrat (hayır sahibi) olmak herkesin içinden geçerdi.
Pınarlar cömertti. Etrafında kimse olmasa bile o hayat akıtmaya devam eder, bütün canlılara hizmetini sürekli kılardı. Allah'ın kerim isminin cilvesine mazhardı.
Pınarların cömertliğinin insanlara da yansıdığını düşünürüm hep. Ekmeğini paylaşarak yemeyi alışkanlık haline getirmiş olan insanımızın diğergamlığında, misafirperverliğinde, yardımlaşma ve paylaşma duygusunda pınarların da etkisi vardır diye düşünürüm. İnsanların yaşadığı coğrafya karakterine yansır derler. Afrika'dan uzak Asyaya kadar dünyanın dört bir köşesinde felakete uğrayan ve yardıma muhtaç insanlığın yardımına koşan, paylaşma duygusu olan Türk Milletinin bu özelliğinde yardımsever karakterinin şekillenmesinde, inançlarının yanında pınarların da rolü olsa gerek.
Allah herkesi pınar gibi aziz kılsın.
Mehmet Erol beyden alıntı.