İsmail Cansız hocamızın kaleminden..
TÜRK SANAYİLEŞMESİNİ KİMLER ENGELLEDİ-1
Uzun bir savaş döneminden çıkarak yeni bir yönetim tarzı olan Cumhuriyeti kuran Milletimiz, o büyük fakr ve zaruret içindeki hâline rağmen, sanayileşmenin “olmazsa olmaz” olduğunun şuuruna varmıştı. Bunun için daha ilk yılda, Nuri Şeker öncülüğünde yapımına başlanan Uşak Şeker Fabrikası, Cumhuriyetin ilk fabrikası ve özel teşebbüsün başarıya ulaşan mutlu örneğini oluşturmuştur .Her ne kadar “ithalâtçılar”, cumhuriyetin ilanını takip eden yıllarda, gerek bürokratik gerekse ekonomik çok çeşitli yollarla Nuri Şeker’in üretimini engellenmek istedilerse de, sabır ve metanetle bu tuzaklar aşılmıştır.
İLK MOTORLU ARAÇ İMALATI
1927 yılında Ford yöneticileriyle yapılan anlaşma sonucu, İstanbul Tophane’de, gümrük depolarının bir bölümünde ilk otomobil ve kamyon fabrikası kurulmuştur. Bu fabrika montaj maksatlı kurulduğu için getirilen bütün parçalar, gümrük vergilerine tâbi tutulmamıştır. Anlaşmada “ihracât şartı” da vardır. Fabrikada 450 işci çalışacak ve günde 55 otomobil, 15 kamyon üretecektir. Burada üretilen kamyonlar, “Türkiye’de ve Türk işçiliğiyle yapılmış araçlar” olarak lanse edilmişlerdir.
1930 yılında ortaya çıkan gelişmeler, Lozan Anlaşmasıyla Türkiye’ye, "1929 yılına kadar koruyucu gümrük politikasına başvurma imkanının verilmemiş olması", mevzuattaki bazı aksaklıklar… gibi sebeplerle üretim uzun süre devam ettirilememiştir. Fabrika, yaklaşık 15.000 adetlik bir üretim sonrası 1934 yılında, İsmet Paşa’nın başbakanlığı döneminde kapatılmış, 1944 yılında cumhurbaşkanlığı döneminde de yıkılmıştır.
VECİHÎ BEY VE İLK UÇAK İMALÂTI
Vecihî Bey (Hürkuş), I.Dünya Savaşı yıllarında Kafkas cephesinde savaşırken bir Rus uçağını düşüren ilk pilotumuzdur. Esir düştüğü Rusların Hazar Denizi’ndeki Nargin adası kampından yüzerek kurtulmuş, İran üzerinden Türk topraklarına/Musul’a geçerek, ülkesine dönmeyi başarmıştır. Millî Mücadele yıllarında kullandığı uçakla, bu defa bir Yunan uçağını düşürerek, ordumuzun çok büyük bir moral bulmasına vesile olmuştur. Vecihi Bey'e kırmızı şeritli İstiklal Madalyası ve üç takdirname verilmiştir. TBMM tarafından Üç takdirname verilen tek kişidir.
1923’te, ganimet olarak ele geçen Yunan uçaklarının motorlarından faydalanarak "ilk Türk uçağını" imal etmiştir. 28 ocak 1925’te, VECİHÎ K-VI adını verdi uçağını uçurmayı başarmış, ödüllendirilmesi gereken Vecihî Bey, “izinsiz havalanmaktan” 10 gün hapis, maaşından kesilen bir para cezasına çarptırılmıştır. Memleket âşığı bu insan mücadelesini, İstanbul Kadıköy’de kiraladığı bir marangoz haneyi uçak imalathanesine dönüştürerek sürdürmüş ve bunda da muvaffak olarak, 16 Eylül 1930’da büyük bir kalabalık ve basın mensuplarının karşısında, uçuşunu başarıyla gerçekleştirmiştir. “Uçabilirlik Sertifikası” için İktisat Bakanlığına başvurmuş, bakan Mustafa Şeref Özkan zamanında,14 Ekim 1930'da “Tayyarenin teknik vasıflarını tespit edecek kimse bulunmadığı” gerekçesiyle, talep ettiği vesika verilmemiştir. Bunun üzerine, uçağını parçalara ayırarak Çekoslavakya’ya götürüp Prag’da montajını yapmış, lisansını alarak, 05 Mayıs 1931’de uçağı ile ülkesine dönmüştür.
Vecihî Bey, Türk Tayyare Cemiyeti(Türk Hava Kurumu) yararına, Ankara’dan kalkıp kuzey-doğu uçuşu ile 10 vilayet,13 ilçe merkezine, güney-batı ve kuzey batı uçuşlarında da 11 il ve 24 ilçe merkezine başarı ile iniş ve kalkışlar gerçekleştirip, halkımızın büyük muhabbetini kazanmış, sevinç, iftihar ve ümit kaynağı olmuştur.
1932’de ilk Türk Sivil Havacılık Okulu’nu kurarak, biri kız yeğeni Efibe(Efide), diğeri Bedriye (Gökmen) olmak üzere 2 kadın, 12 pilot ve paraşütçü yetiştirmiştir. İlk DENİZ UÇAĞI’nı yapıp, heveslenen çocukları yanına alarak İstanbul semalarında gezdiren de O’dur. Bütün parasını lisans almak, pilot yetiştirmek için harcayıp beş parasız kalınca imdadına, bir başka vatan sevdalısı olan Nuri Demirağ yetişmiş, verdiği 5000 lira ile yeni modeller geliştirmiş, 1933’te NURİ BEY adını verdiği Kabin(yolcu)Uçağını yapmıştır.
Türk Hava Kurumu’ndaki başarıları Atatürk’ün dikkatini çekmiş ve 1937 yılında Tayyare Mühendisliği tahsili için Almanya’ya gönderilmiş, ülkesine bir an önce hizmet etmek için, 4 yıllık okulu 2 yılda bitirerek, 1939 yılında Türkiye’ye dönmüştür. Geldiğinde VecihîBey’i gönderen Atatürk ölmüş, yeni yöneticiler, bir Türk çocuğunun 4 yıllık okulu 2 yılda bitirmiş olmasını hafsalalarına sığdıramamış olmalılar ki, diplomasına inanmamışlar ve denkliğini kabul etmeyip “Mühendislik ruhsatı” vermemişlerdir.
1954’te “İlk Sivil Havayolu Şirketi olan HÜRKUŞ HAVA YOLLARI’nı kurmuş ancak, 1960 Darbesi sonrası uçakları kaçırılmış, kaza yaptırılmış, sabotajlar yapılmış, uçakları baltalarla parçalanmış ve nihayet şirketi “uçuştan men” edilmiştir.
Vecihî Bey’in başına gelenler, başka hiçbir ülkede benzerine rastlanılmayacak şeylerdir. Bütün bu muazzam gayretler, devleti yönetenler tarafından -takdir edilmek bir tarafa- akla gelmeyen bürokratik engellemeler ve yasaklarla boşa çıkarılmış, ülkesini dünyanın sayılı uçak üreticileri arasına sokacak bu parlak zeka, “kifayetsiz muhterisler” eliyle heder edilmiştir. Bu büyük kabiliyet, 16 Temmuz 1969’da Ankara Gülhane Askerî Tıp Akademisi’nde vefat etmiştir.
Doç.Dr. İsmail CANSIZ