Yozgat kimliği
Bir şehri, kendine has olan coğrafyası ile, doğal güzellikleri ile, zenginlikleri ile, tarihte biriktirdiği deneyim ile, ırmağı-denizi- gölleri ile tanımlayabilirsiniz.
Yozgat coğrafyası kritik bir geçişte, bir boğazda ya da sınırda değil. Deniz kenarında bulunan zengin kıyıları yok. Ülke geneline göre bilinen Ağrı-Erciyes-Hasan-Tendürek dağları gibi yüksek dağları yok dolayısıyla adı ile özdeşleşen ve şehre nam-şan veren bir dağı yok. İçerisinden Kızılırmak-Ceyhan-Fırat-Dicle gibi ırmaklar geçip toprağını verimli görünümünü güzel hale getirmiyor.
Yozgat toprağı bir bozkır olup Akdağmadeni’nde bulunan kısmi orman haricinde bir orman güzelliği yok. Ya da Yozgat toprağını sıradanlığın dışına çıkarak ve özellik arz eden, insanların dikkatini çeken bir kırılma, sivri kayalık, değişik bitkilerin yetiştiği bir yeryüzü de yok.
Yozgat tarihte sıra dışı bir olaya da ev sahipliği yapmamış. Osmanlının son yüzyılında devletin sancak beyliğini yapan ancak zaman zaman vergi vermeyi reddeden, devlete karşı yarı bağımsız tavırlar sergileyen Çapanoğlu ailesinin verdiği asilik-dik başlılık-disiplinsizlik haricinde bilinen bir tarihsel olaya ev sahipliği yapmamış. Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli, Somuncu Baba, Emir Külal, Şemsettin Sivasi, Hayrettin Tokadi, Ali Semerkandi gibi zamanını ve bölgesini etkileyen alimlerin hiçbirisi Yozgat’a yerleşip eğitim vermeyi düşünmemiş. Verdiği eğitimle etrafını aydınlatan İnce Minareli Medrese, Çifte Minareli Medrese, Karatay Medresesi, Gök Medrese, Buruciye Medresesi, Sahibiye Medresesi, Cacabey Medresesi gibi medreseler Yozgat’ta olmamış eğitim vermemiş. Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, Tokatlı Ali Paşa gibi ünlü devlet adamları zamanında Yozgat’a tarih boyunca bilinen katkılar sağlamamışlar.
Antep-Urfa-Hatay mutfağı gibi zengin bir mutfak kültürüne de sahip olmamış Yozgat.
Bir liman şehri değil, önemli bir kavşak olması sebebi ile insanlarını zenginleştiren bir konumda da değil. Demir yolu Cumhuriyetin ilk yıllarında Yerköy-Şefaatli-Yenifakılı’dan geçmiş ama Yozgat bu demiryolu güzergâhında garibanlığı ile nam salmış da başkaca getirisi olmamış.
Yozgat’ta yaşayan bir insan gurubu, bir topluluk bir aile ülkenin-Dünyanın gündemine gelecek bir sanat-ticaret-zanaat gibi başarısı ile duyulmamış.
O zaman Yozgat’a değer katan ne olmuş! Nida Tüfekçi türkü derlemesi ve Türkü’nün ülke genelinde ve Devlet nezdinde usulünün oturması modern anlamda icra edilmesine yaptığı katkılarla, Nasuh Akar, son zamanlarda Rıza Kayaalp ve daha birkaç güreşçi Dünya-Olimpiyat şampiyonlukları ile, Başbakan ve Cumhurbaşkanı çıkarmasa da 1980 öncesinde Alpaslan Türkeş, sonrasında Cemil Çiçek, Lütfullah Kayalar ve Bekir Bozdağ son olarak Fuat Oktay gibi başbakan yardımcısı ve uzun süreli bakanlıklar sergileyen politikacıları ile Yozgat’ın ülke genelinde duyulmasına katkı sağlamışlar. Edebiyatta
Ülkenin pek çok yöresinde bilinip yenilmesine rağmen son yirmi-otuz yıldır büyükşehirlerde Yozgatlıları bir araya getiren şölen mahiyetinde bir yemek olması ve Yozgat ile müsemma olarak anılması sebebi ile Arabaşı, Ülke geneline yayılmasa da Yozgat’a gelince sorulanların başında gelen Testi kebabı, Yozgat’ın bazı bölgelerinde bilinen Omaç’ı Yozgat’ın öne çıkan marka değerleri olmuş. Özellikle terör olaylarının hızlanmasından sonra Yozgatlı olmak güvenlik soruşturmasında pozitif bir referans oldu. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya giden arabalarının mola verdiği Akdağmadeni, kaplıcaları bulunan Sarıkaya nispeten ülke genelinde bilinen ilçeler.
Gariban bir memleketten gelmesi sebebi ile özellikle köyden şehre göçün yoğun yaşandığı seksenlerin başında garip-gureba köylülerin şehirde sergiledikleri nispeten uyumsuz ve kavgacı-soğuk görüntü son zamanlarda çok değişti. Geçim kaynaklarının sınırlı olması sebebi ile altmışlı yıllardan sonra başlayan eğitim Yozgatlılar için çıkış kapısı oldu. Bürokrasi ve toplumun farklı kesimlerinde kendisine yer bulan Yozgat kökenli kişiler bulundukları konumda verimli daha sempatik hizmetler sundular. Daha sevecen-sempatik hale gelen Yozgatlı imajı şehirde kendisine daha fazla yer bulmaya başladı.
Taha Akyol, Saygı Öztürk, Ahmet Hakan gibi güncel yazarların yanında Abbas Sayar gibi roman yazarları da Yozgat ikliminde yetişmiş yazarlardandır. Bunun yanında Yozgat kimliği ve irfanının önemli unsurlarından birisi de 19. Yüzyıl sonlarında yaşamış ve Divan Şiirleri yazmış olan Fenni mahlaslı Mehmet Said’dir. Yozgat Demirli Medresesinde tahsil görmüş olan Fenni’nin hakkak ve hattatlığı da meşhurdur. Ayrıca Sağır Mustafa Medresesinde eğitim görerek, zabıt katipliği ve imamlık yapmış olan ve Yozgat Destanı’nın da aralarında bulunduğu muhteşem şiirler yazan Hüsni Baba lakaplı Mehmet’tir. 1936 yılında ölmüş olan Hüsni Baba da Yozgat’ın önemli değerlerinden ve kültürünün önemli parçalarından birisidir.
Köklü-güçlü bir şehir kültürü olmasa da Yozgat halkı Anadolu irfanını iyi tahsil etti. Yokluktan bir kimlik ve mensubiyet çıkardı. Yokluğun verdiği çaresizliği kendine kader edinmedi. Çalıştı ve eğitime yoğunlaştı. Bu sebeple Yozgat il merkezi ve ilçeleri imar bakımından Yozgatlıların mamur ettiği örnek şehirlerden olmasa da Yozgatlı kişiler göç ettikleri ülkenin diğer kesimlerinde sanat, ticaret ve eğitim alanlarında çok güzel hizmetler ürettiler. En önemli hususlardan birisi de yukarıda saydığımız ve sahiplerinin övünerek yâd ettiği tarihi şahsiyet ve değerlerin Yozgat’ta olmamasına rağmen her Yozgatlı Yozgatlılığı ile barışık oldu. Mensup olduğu kültürü övünerek taşıdı.
evet yozgatimiza çok güzel ozetldiniz yozgatli geldiği yere onuruylagururuyla gelmiş dur